Beatrice Portinari



Dante'ye ilham veren kadın Beatrice. Dante, Beatrice'yle ilk karşılaştığında dokuz, Beatrice ise sekiz yaşındadır. Bu karşılaşma sıradan iki insanın karşılaşması olmayacak Beatrice, hayatı boyunca Dante'ye eserlerinde ilham verecek hatta İlahi Komedya'nın Cennet bölümünde Dante'nin rehberi olacaktır.
Beatrice'in Dante'deki etkisi basit bir ilham değildi sadece. En büyük iki eserinde karakter olarak karşımıza çıkacaktı : Yeni Hayat ve İlahi Komedya.

Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1265 veya 1266 olduğu tahmin edilen Beatrice, aynı zamanda Dante'nin komşusu olan Folco Portinari adlı Floransalı bir soylunun kızıydı.



Onu ilk gördüğü zaman hakkında Dante şunları söyler :
" Cennetin nuru, doğduğum günden bu yana tam dokuz kez, tam olarak aynı noktaya inmiştir. İlk inişi ise, gerçek adını bilmeyenlerin ona Beatrice dedikleri o muhteşem kadının gözlerimi ilk defa şereflendirdiği zamana rastlar. Hayatta olduğu süre zarfinda yıldızlı gökyüzü bir derecenin on ikide biri kadar Doğuya doğru gitmişti, yani dokuzuncu yaşına yeni girmişti; bense dokuzuncu yaşımı doldurmak üzereydim onu ilk gördüğümde. O gün üstünde sade, hoş bir kırmızı elbise vardı, genç yaşına uygun şekilde giyinmişti
Yemin ederim, işte o anda, kalbimin en saklı odasında varlığını sürdüren yaşam hissi öyle şiddetle titremeye başladı ki bedenimin her bir zerresi de onunla birlikte titredi... ve ağzımdan şu sözler döküldü: "Ecce deusfortior me, qui veniens dominabitur mihi"( İşte benden kudretli bir ilah; gelecek ve bana hükmedecek.). O anda, tüm hislerin algılarını ilettikleri, azametli odasında oturan o hayat dolu ruh merak ile kavruldu ve özellikle görme hissine eğilip şunları söyledi: Apparuitjam beatitudo vestra(Sana saadet göründü.). Ve o anda beslenme fiilini idare eden fitrat hissi ağlamaya başladı ve gözyaşları içinde şunları söyledi: Heu miser! Quiafrequenter impeditus em deinceps ( Eyvahlar olsun! Bundan böyle pek çok kez rahatım bozulacak!)
O dakikadan itibaren aşk tüm ruhuma hâkim oldu; öyle bir aşk ki, muhayyilemin ona takdim ettiği kuvvet sayesinde tesis ettiği kesin ve etkin hâkimiyeti karşısında emirlerini yerine getirmekten başka çarem kalmadı. Bu aşk sık sık bana meleklerin bu en gencini görmemi emrediyordu; ben de onu aramak için çocuk yaşımda yollara düşüyordum ve onu öyle asil ve takdire şayan bir halde buluyordum ki Homeros'un "Bir faninin değil bir ilahın kızıydı o” dizesinin onun adına yazılmış olduğunu düşünmeden edemiyordum. Her daim benimle olan hülyası, aşkınn bana galebe çalması için bir alet olabilirdi, ancak sahip olduğu yüce fazilet ile, aklın tavsiyelerinin gerekeceği konularda bu tavsiyeler olmadan aşkın bana hâkim olmasına müsaade etmedi.

Ancak genç yaşın bu tutkuları ve amelleri hakkında haddinden fazla konuşacak olursam sözlerimin masalsı zannedileceğini görüp bu bahsi bir kenara bırakacağım ve bu esnada tasavvuru mümkün nice hali geçerek hafızama daha berrak harflerle yazılmış olan kısımlara geleceğim."



Dante'nin iç dünyasında tek bir kadın yoktur aslında, ama en büyük tutkuyla bağlandığı kadın Beatrice'dir. 12 yaşındayken başkasıyla sözlenen Dante'nin buna rağmen gönülden bağlı olacağı tek kadın Beatrice olacaktır. Ama bu aşktan Beatrice'nin hiçbir zaman haberi olmayacaktır. Beatrice'ye olan aşkı gönlünden hiç silinmez, çalkantılı yaşamının karamsar anlarında onun aşkına sığınır. Dante, Beatrice’yi, sadece iki kez görür ve ona aşık olur. İlk kez dokuz yaşında karşılaştığı Beatrice'yi dokuz sene sonra bir sokakta ikinci kez gören Dante, Beatrice’ye yıllar boyunca birçok şiir yazdı. Dante ömrü boyunca Beatrice'yi sevmesine rağmen Beatrice 1288 yılında Simone de'Bardi ile evlenir. Dante, onu erişilmez niteliklere sahip ve meleklerin mertebesinde bir insan olarak gördü. Onu görebileceğini tahmin ettiği yerlere sık sık giden Dante, onu gördüğü vakit sadece selamlamakla yetinir. Selamlayıp evine dönen Dante odasında uyurken Yeni Hayat'ın ilk sonesinin konusu olacak rüyayı gördü: 



" Bu zarif hanımın yukarıda anlatılan zuhurunun üzerinden geçen günler art arda birikmiş ve dokuz koca yıl devrilivermişti ki aynı muhteşem hanım bu kez bembeyaz bir elbiseyle, iki yanında kendinden büyük iki kadın olduğu halde tekrar göründü, bir yoldan geçtikleri sırada başım fena halde mahcup bir şekilde durduğum tarafa çevirdi ve mükâfatı şimdi ebediyette verilmekte olan, tarifi imkânsız zarafeti içinde beni öyle iffetle selamladı ki o dakikada saadetin sınırlarına ulaştığımı zannettim.

O günün dokuzuncu saatinde gerçekleşen bu selam ondan gelip kulaklarıma ulaşan ilk sözler olduğu için kapıldığım letafetle mest olarak insanların arasından ayrıldım ve odamın ıssızlığına çekilerek bu yüce zarafeti hayale koyuldum Bu hayal ile üzerime tatlı bir uyku çöktü ve rüyama fevkalade bir hülya takdim olundu: odamda beliren ateş renginde bir bulutun içinde, ilk bakışta korkunç görünen ama kendi içinde mesut olduğu anlaşılan bir hükümdarı görmek pek müthişti! Ağzı çok şeyler söyledi ancak benim anladığım pek azdı ki biri de şuydu: Ego dominus tuus (Ben senin efendinim.)

Derken kollarında birinin uyumakta olduğunu gördüm, üzerinde kan rengi bir vardı ki dikkatle bakınca onun önceki gün bana selamını bahşeden hanım olduğunu anladım. Hükümdarın bir elinde de alevler içinde bir şey vardı ve o esnada dedi ki: Vide cor tuum(Kalbine dikkat et.)

Neden sonra kollarında uyuyanı uyandırmaya koyuldu ve tuttuğu şeyi ona yedirdi, o da korkarak yedi. Yine bir müddet bekledi, derken tüm neşesi birden eleme döndü, ağladıkça kadını daha sıkı kavradı ve nihayet birlikte cennete doğru yükseldiler. O anda üzerime çöken kapkaıa kedere uykum daha fazla dayanamadı.

Düşününce anladım ki bu hülyanın bana gösterildiği saat, gecenin dördüncü saati, yani son dokuz saatlik dilimin ilk saatiydi, Gördüklerimi derin derin düşünürken, aklıma tüm bunları o zamanın meşhur şairlerine anlatmak geldi ve kafiyeyle konuşma sanatına zaten aşina olduğum için, varlığını aşka vakfeden herkesi selamlayacağım ve rüyamı tefsir etmelerini rica edeceğim herkese, uykumda gördüklerimi anlattığım bir sone yazmaya karar verdim... Ve "Tatlı bir azabın" diye başlayan soneyi yazmaya giriştim:

"Tatlı bir azabın bulunduğu her kalbe, Bu sözlerin söyleneceği her yüreğe,
Bana fikirlerini yazmasıdır ricam,
Tanrı'nın selamı olan Aşk ile.
Yıldızların ışıldadığı vakitlerde,
Gecenin tam üçüncü saatinde,
Birden dehşet ile dolmuştum,
Aşk'ı karşımda gördüğümde.
Aşk keyifli görünmüştü bana,
Elinde kalbim vardı, kolunda da
O hanım, örtü sarılıydı vücudunda,
Derken alev alev yanan kalbimi,
Zorla yedirdi korku dolu kadına,

Sonra uzaklaştı, gözünde yaşlarla."



Beatrice'in ölümünden sonra Dante yoğun bir şekilde çalışmaya başladı ve ona adanmış şiirler yazdı. Dante daha sonra bu şiirleri Yeni Hayat adı altında 30 yaşındayken kitaplaştırdı. Başka biriyle evlenen Beatrice ise evlendiğinde 22 yaşında idi. 24 yaşına geldiğinde gencecik yaşında hayata veda etti. Dante onun ölümünün yasını da şiirlerinde tuttu, acısını dizelerinde yaşadı. Dante, sevdiği kadın Beatrice'ye 1321 yılında, 56 yaşındayken "kavuştu". Ölüm nedeninin sıtma olduğu söylenmektedir.



Alıntılar ve resimler:

La Vita Nuova, 1911, Dottor Francesco Vallardi Yayınevi

Yeni Hayat, (Italyanca aslından çevrilmiş hali), Dedalus Yayınları, 2015

Yorumlar

Popüler Yayınlar